Lale bahçeleri, köşkleri ve eşsiz Boğaz manzarası ile İstanbul’un en güzel korularından biridir Emirgan. Her mevsim farklı bir güzelliğe bürünen koru, binlerce lalenin oluşturduğu renk cümbüşü ile İstanbul’da adeta ilkbaharın müjdesidir. Bizans döneminde Kiparodis (Kyparodes) yani “serviler” olarak adlandırılan Emirgan Korusu ve çevresinde yerleşim, 16’ncı yüzyılın ortalarında başlar. Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa’nın nişancılarından Feridun Bey’e hediye edilen bölgede, ilk önce bir yazlık köşk ve müştemilatı yapılır. Bunu diğer binaların yapımı izler. Koruluğun ismi de bu döneme uzanır. Sultan IV. Murat, Revan Seferi’nde şehri savaşmadan teslim alır. Revan Muhafızı Emir Gune Han, Osmanlı saflarına geçer ve kaleyi hiç savaşmadan teslim eder. Sultan IV. Murat Emir Gune Han’a vezirlik rütbesi verir ve kendisine bu koruyu bağışlar. Daha önce Feridun Bahçeleri olarak anılan koru, Emirgune Korusu olarak anılmaya başlanır. Emirgune ismi de zamanla Emirgan’a dönüşür. Semtin adı da Emirgan olarak anılır. Yüzyıllar boyunca pek çok kez el değiştiren koru, 19. yüzyılda Osmanlı Padişahı Abdülaziz tarafından Mısır Hıdivi İsmail Paşa’ya verilir. 1871-1878 yılları arasında koru içinde 3 köşk yaptırılır. Günümüze de ulaşan bu köşkler Sarı Köşk, Pembe Köşk ve Beyaz Köşk olarak adlandırılır. 472 dönümlük bir alana sahip Emirgan Korusu, İstanbul’un en gözde dinlence yeri ve mesire alanıdır. Koru; bülbülleri, binbir çeşit çiçekleri ve 120’den fazla ağaç türü ile ilgi bugün de yerli ve yabancı turistleri çekmeye devam ediyor. Emirgan Korusu, 2006 yılından itibaren her yıl Nisan ayında gerçekleştirilen İstanbul Lale Festivali’ne de ev sahipliği yapıyor.